Ana içeriğe atla

Bahane Uydurduğumu Söyleyebilirler

Fakat ne kadar alçakgönüllü, fedakar, spor sever, disiplinli, takım ruhunu seven birisi olduğumuda biliyorlardı.

Askerliğin özünde olan şeyler insanın özündede olan şeylerdir. Yani bedeninizi en olması gereken yere taşıyabilen bir akım, bir düşüncedir. Hiç hayatınızda son sesinizle bağırdınız mı. Veya üste saygı göstermesini, altı kendinize sevdirmeyi öğrendiniz mi. Çamuru, yağmuru, yazı, kışı, sevdiniz mi. Yani askerliği, insanın özüne dönüş olarak görebilirsiniz. Kimileri bunu anlayamaz. Hatta şu an bile askerdeki çoğu insanın bunu anlayabildiğini sanmıyorum. Önemli olan şehit olmak değildi. Hayatta kalıp savaşmaktı. Ama kimisi temizlikte çok takıntılı, kimisi hergün oturup koşanı yargılardı, soğuktan korkanınıda görmüştüm, kimiside bilerek sağlıksız bırakırdı kendisini. Ve bunu yaparken arkadaşlarınıda tehlikeye attığını unuturdu. 

Şehit haberlerinin yarısının kadarı, belki de daha fazlası düzenden ve eğitimsizlikten dolayı kişinin raydan çıkması sonucu oluşuyor. Ve ölümüm bu sebeplerden olacaktı. Çünkü ben haldır huldur çalışıp bedenimi korurken, takıntılarımdan uzaklaşırken takıntılı birisi yüzünden ölmek istemedim. Sivil iş hayatındada geçerli bu. Fakat ruhlar farklı olduğu için performansında tamamen sivil iş hayatına geçmesi çok zor. Birinde aç karnına 3 gün bile durabilirsiniz. Ama sivildeki o amaç, artık piramidin en altı olduğu için veya bir aileniz olmadığı, eş değer bir amacınız olmadığı için güçlü bir enerji kaynağı bulunmamakta. Bunu biliyordum. Fakat gün boyu çalışıp akşam bir süre yalnız kalabilmek psikolojik sağlığım için daha iyiydi. Sivildeki sportif kondisyonum Askeriyede çokca azalmıştı. Kendi kışlamı kendi zihnimde yaratmam, kendi görevimi kendim uygulamam gerekliydi. Kamuflajı mı giyemesemde ruhum hala Askerdi.

Koşuda önceki süremden neredeyse gerekli olan süreye daha da yaklaşmıştım, geliştiğimi görmüştüm sevinçliydim. Ama sırf bröve için gerekli olan rakamlara ulaşamadığım için boşuna koşmuşsun diyende olmuştu. Bunu diyen insansa o indiğim rakamları çok ama çok zor görüyordu. Beni üzen buydu. Daha yaşadığım kırıcı çok şey var fakat hepsini buraya yazamam. Ama her zaman ki gibi içime attım. Çünkü silah arkadaşımdı ben böyle bir şey diyemem kıramam kimseyi. Değişmelerini bekledim daha da kötüleşti, suçlu olmadığım konularda suçlanmaya, soğuktan dolayı havalandırılmayan, fakat kurala göre havalandırılması gereken odanın kokusu bana kalacak kadar ilerledi. Şimdi ne suları ne yemekleri ne de sık sık duş alabilecek, çamaşır yıkayabilecek durumları ve ısınmak için ateşleri var. Askerde olduğunu bir tek ben mi biliyordum bilmiyorum. Askerlikteki amaç herkesin birbirini yüceltmesiydi, zayıflığı kabul etmemeli, bir an düşse bile yalnız hissetmemeliydi. Ama bunu hissedemedim. En olması gerektiği yerde, hissedemedim. Fakat inanır mısınız bilmiyorum ama herşey üst üste geldi, sanki bir şey oradan gitmemi istedi. Alıngan veya duygusal olmam söz konusu değil. Gerek haklı olduğum konularda 8 kişilik odada 7 kişinin bana düşman oluşunu mu söylesem, aynı hafta başka odadaki silah arkadaşlarıma ziyarete gittiğimde beni sözle kırıcı şekilde kovmalarınımı, odamı değiştirmek istediğimde diğer odalardaki insanların kabul etmemesi, ve baba gibi gördüğüm komutanımın geldiğimden beri tek bir yanlış yapmayan bana, en küçük yanlışımda arkadaşlarımın yanında bağırması...

Fotoğraftaki bir Amerikan Askeri, ama bir Asker, olağanüstü varlık. Çoğu sıcak yuvasından çıkamayan insanlara nazaran kışın dışarıda yatabilecek bir bedene, eğitime sahip. O bedenini ku
llanmasını bilen sağlıklı birisi.

Dakikalar içinde Avrupa Tarihi, Önder Kaya

Fakat siz korktu deyin, yapamadı deyin. Kimseyi suçlamıyorum. Zaten kimse ait olduğu yerde, hayatta değil. 3 Kilometreyi 12 dakikada(15km/h) koşabiliyorum, çalışırken bile nabzım 60'larda seyirir, 5 derece havada ince bir giysiyle bile gezsem hasta olmam, fakat bulaşıkçıyım. Çok iyi bir baba, bir eş olabilirim. Fakat 25 yıllık hayatımda sıcacık elinden tutabilebileceğim sevgilim bile olmadı. 

Hayat işte. Kimisi hala o sıcak elden ziyade tırnağına, işine göre baktığı sürece benim pekte tamamen mutlu olmam mümkün değil. 

Televizyonda veya sokakta hiç bir şey yapmasanız bile size kötü hissettirebilecek her türlü duygudan uzaklaşmak için gitmiştim oraya. Benim düşümde, orada o düşlere rastlamayacaktım. Çünkü herkes büyük bir yükün altında ve gerek psikolojisini gerek davranışını bir çizgide tutmak zorundaydı. Üzgün olabilirdi, fakat üste çıkmamalıydı. Alçakgönüllü olmalıydı. Şu hayatta uğraştığım, gerçekten denediğim tek şansım, hayalim buydu. Artık önüme ne koysalar pekte bir anlamı olduğunu söyleyemem. Birazcıkta olsa hissetmiş, silah arkadaşlarımla zoru paylaşmış olmak bile güzeldi. 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Çakma Entelektüeller

Bazen gerçekten yorulduğumu hisseder gibi oluyorum. Tekrarladığım, özlediğim şeyler var. O şeylerden her geçen gün biraz daha kopuyorum. İnsanları anlamakta hâlâ zorluk çekiyorum. Büyük ihtimalle ömrüm böyle geçecek. Ama günün birinde, onların çözüm üretemediği her konuda, biz zaten köküne kadar düşünmüş ve mutluluğa ulaşmış olacağız; bu kaçınılmaz. Kimisi çakma entelektüel , Kimisi... Aslında hepsi bu olabilir. Her birinde bir parça bundan var. Ortadoğu'nun çakma entelektüelleri... Kendi isteklerini, aktivist doyumlarını tatmin etmek için, altı bomboş, hayatı kendilerince matrixe bağlayıp, dünyanın kendi etrafılarında döndüğünü düşündükleri bir sonsuz döngüye sokuyorlar. Anlamsız bir dayanışma içine girip, kendilerini bir gruba "ait" hissetme çabasındalar. Bu gibiler çok kibirli, takıntılı, ciddi anlamda psikolojisi bozuk, deli denilecek düzeyde insanlardır. Üzülerek söylüyorum ki, herkesin çevresinde böyle insanlar varolmuştur. Kimseye kalkıp, "Güzel bir şey, sen d...

Daima Hazır

Yemekhaneden aldığım üzümleri elimle ikram ettiğimde reddetmeyen komutanım. Benim için dışarıdayken mektubumu yollayan komutanım. Bana bağırdıktan sonra gelip özür dileyen komutanım. Koşu da bütün takım benim yüzümden kaybetsede hiç bir şey demeyen komutanım. Futbol oynarlarken uzaktada olsam bana pas atan silah arkadaşlarım. Daha ilk günden arkadaşça yaklaşan üst devrelerim. Yanlış tekmil versemde kızmayan albayım. Gitmemi istemeyen komutanlarım. Adımı bildiğinden emin bile değilken ismimle seslendiğinde diğer burağı arardı gözlerim. Fakat bana seslenmiş olan ve o gün beni gururlandıran komutanım. Yanlışlara karşı sesimi çıkarmaya başladıktan sonra beni tebrik eden devrelerim. Gurbette olduğumda sesini duyduğumda ağladığım annem. Hepinizi çok özleyeceğim. Hayatı sizinle öğrendim ve öyle kalacağından eminim. Koşu da kaybettiğimiz için kızmayın komutanım, kızgınsınız biliyorum. Belki de hiç umursamadınız bile. Ama ben sizi yüzüstü bıraktığım için kötü hissediyorum. Her gün siz demeseniz...

Din ve İnanışlar Üzerine - Sevgizm

Dün Matrix 2’yi izledim, diyor ki; “Burada olmamızın sebebi de; kurallara karşı gelmemiz.” Bu sözden sonra farklı bir açı benimsedim. Bunun devamınıda eski düşüncelerim destekledi. Bir inanış sonrasında kuralların gelişi ve kuralların insan ilişkilerini ciddi ölçüde etkilediği yönünde kolayca kanıtlanabilir bulgular saptadım. Dinen kapanmış bir kimsenin, eşi hariç herkese tecavüzcüymüş gibi bakması, bunu göstermek istemese bile yansıtması, kapanış sebeplerinin siyasi yönde olması, çok sorgulanacak bir durum. Kapanmanında getirisini düşünürsek, çölde öldürücü bir sıcağa sahip olmadığımız için evrensel köy halkımız gibi kapanabilirler. Ama o bir tarz, ayrıca faydalı yönleride var; uzun saçların toplanması veyasında yemeğe düşmemesi için. Yani zorluk çıkartan bir şey değil. Bir inancın zorunlu kılışı değil. Bunun aynısı göstericiliği-teşirciliği seven kişiler, yani dar veya olay anı için gerekli görülmeyen şeyler giyen kesim içinde geçerli.  Onlarında hayat kavramı sorgulanabilir....